Bildiğiniz gibi, mübârek Receb ve Şa’bân ayları ve içerisindeki mübârek kandiller (Regâib, Mi’râc ve Berât geceleri), âdetâ göz açıp kapayıncaya kadar, çabucak gelip geçiverdi. 11 Ağustos Çarşamba günü de, Ramazân-ı şerîf ayını idrâkle şereflendik.
Ma’lûm olduğu üzere yaşamaktan maksat iyi işler yapmaktır. Aslında bütün insanların yaratılmalarındaki maksad da, Allahü teâlâya ibâdet etmeleridir...
İnsanlar; âlemlerin ve bütün mahlûkâtın yaratıcısı olan ve bilumûm ni’metleri, iyilikleri gönderen Allahü teâlâ tarafından, ibâdet etmeye, boyun bükmeye, duâ etmeye, sığınmaya ve O’ndan yardım istemeye çağırılmışlardır.
HAZRET-İ ÂDEM’DEN BERİ...
Bir mukaddime olarak bunları belirttikten sonra şimdi biraz da, “Ramazân” ayı ve “Oruç”la ilgili bilgi verelim:
İslâmın beş şartından dördüncüsü, mübârek ramazân ayında, her gün oruç tutmaktır. Oruç tutmak bize, yâni ümmet-i Muhammed’e, hicretten [ya’nî Peygamber Efendimizin Mekke-i mükerremeden Medîne-i münevvereye hicretinden] on sekiz ay sonra, Şa’bân ayının onuncu günü, Bedir gazâsından da bir ay önce farz oldu.
“Ramazân” kelimesi, bilindiği üzere “yanmak” demektir. Çünkü bu ayda oruç tutan ve tevbe edenlerin günâhları yanar, yok olur.
İlk insan ve aynı zamanda ilk Peygamber olan Hazret-i Âdem’den i’tibâren bütün Peygamberlere (aleyhimüsselâm) ve ümmetlerine oruç farz idi. Kur’ân-ı Kerîm’de, Bakara sûresinin 183. âyet-i kerîmesinde, oruçun, “geçmiş ümmetlere de farz kılındığı” ifâde buyurulmaktadır...
Bilindiği üzere, İslâmiyette farz kılınan ibâdetlerin faydası, insanlara ya’nî o ibâdetleri yapan fertlere, âilelere ve cemiyetleredir. Yoksa Allahü teâlâ, insanların ibâdetlerine muhtâç değildir. İnsan namaz kılmakla, oruç tutmakla hem Allah’a karşı kulluk vazîfesini yapmış, hem de kalbini her türlü kötülüklerden temizlemiş olur. Çünkü namaz ve oruç insanı rûhen yükseltir ve kötülüklerden alıkoyar.
Aynı şekilde, Allah’ın emrettiği gibi mâlının zekâtını vermek ve muhtâçlara yardım etmekle de hem Allah’a karşı kulluk, hem de insanlara karşı insanî vazîfe yapılmış olur...
İslâm âlimlerinin büyüklerinden olan İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Mübârek ramazân ayı, çok şereflidir. Bu ayda yapılan, nâfile namaz, zikir, sadaka ve bütün nâfile ibâdetlere verilen sevâp, başka aylarda yapılan farzlar gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir. Bu ayda bir oruçluya iftâr verenin günâhları affolur; Cehennemden âzât olur. O oruçlunun sevâbı kadar, ayrıca buna da sevâp verilir; o oruçlunun sevâbı hiç azalmaz.
Bu ayda, emri altında bulunanların işlerini hafîfleten, onların ibâdet etmelerine kolaylık gösteren âmirler de affolur; Cehennemden âzâd olur. Resûlullah Efendimiz, bu ayda, esîrleri âzâd eder, her istenilen şeyi verirdi.
BU AYI FIRSAT BİLMELİ...
Bu ayda ibâdet ve iyi iş yapabilenlere, bütün sene, bu işleri yapmak nasip olur. Bu aya saygısızlık edenin, günâh işleyenin bütün senesi, günâh işlemekle geçer. Açıktan oruç yiyen, bu aya hürmet etmemiş olur. Namaz kılmayanın da, oruç tutması ve harâmlardan kaçınması gerekir. Bunların orucu kabûl olur ve îmânları olduğu anlaşılır.
Bu ayı fırsat bilmeli, elden geldiği kadar ibâdet etmelidir. Allahü teâlânın râzı olduğu işleri yapmalıdır. Bu ayı, âhireti kazanmak için fırsat bilmelidir.
Kur’ân-ı kerîm, ramazân ayında indi. Kadir Gecesi, bu aydadır. Ramazân-ı şerîfte, iftârı erken yapmak, sahûru geç yapmak sünnettir. Resûlullah bu iki sünneti yapmaya çok önem verirdi. İftârda acele etmek ve sahûru geciktirmek, belki insanın aczini, yiyip içmeye ve dolayısıyla her şeye muhtâç olduğunu göstermektedir. İbâdet etmek de zâten bu demektir.
Hurma ile iftâr etmek sünnettir. İftâr edince, “Zehebe’z-zama’ vebtelleti’l-urûk ve sebete’l-ecr inşâallahü teâlâ” duâsını okumak, terâvîh kılmak ve hatim okumak önemli sünnettir.
Bu ayda, her gece, Cehenneme girmesi gereken, binlerce Müslümân affolur, âzât olur. Bu ayda, Cennet kapıları açılır; Cehennem kapıları kapanır. Şeytânlar, zincirlere bağlanır. Rahmet kapıları açılır.
[Allahü teâlâ, bu mübârek ayda onun şânına yakışacak şekilde kulluk yapmayı ve râzı olduğu, beğendiği yolda bulunmayı, hepimize nasip eylesin.]
Ahmed Doğrusözlü
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder